İçeriğe geç

Kamu davasında duruşma olur mu ?

Kamu Davasında Duruşma Olur mu? Adaletin Sahnesine Küresel Bir Bakış

Bazı sorular vardır, hem hukukçuların hem de sıradan vatandaşların zihnini aynı anda kurcalar. “Kamu davasında duruşma olur mu?” sorusu da onlardan biri. Çünkü bu soru, yalnızca bir hukuki prosedürü değil; toplumların adalet anlayışını, devletin vatandaşla kurduğu ilişkiyi ve mahkemelerin şeffaflığını da tartışmaya açar.

Ben, olaylara tek bir açıdan bakamayan biriyim. Bu yüzden bu konuyu hem Türkiye’den hem de dünyanın farklı hukuk sistemlerinden örneklerle ele alalım. Çünkü adalet, her yerde aynı sözcükle anılsa da, her toplumda farklı yaşanır.

Kısa cevap: Evet, kamu davasında duruşma olur. Çünkü kamu davası, ceza mahkemelerinde görülen ve savcının “devlet adına” açtığı davadır. Ancak her kamu davası aynı şekilde yürütülmez; bazı ülkelerde duruşmalar açık ve katılımcıyken, bazılarında dosya üzerinden karar verilebilir. İşte farkın detayları…

Kamu Davasının Anlamı: Devlet Adına Adalet

Kamu davası, savcının toplum adına bir suçun yargılanması için mahkemeye başvurduğu süreçtir. Türk Ceza Muhakemesi Kanunu’na göre, yeterli delil ve şüphe varsa savcı “kamu davası açar” ve sanık mahkeme önüne çıkarılır. Yani bu noktada, devletin adalet arayışı kişisel olmaktan çıkar, toplumsal bir görev haline gelir.

İşte bu yüzden kamu davasında duruşma, sürecin merkezinde yer alır.

Mahkeme, sanığın ifadesini dinler, delilleri tartışır, tanıkları çağırır. Kısacası, adalet yalnızca yazılı belgelerde değil, insan sesinde ve yüz ifadelerinde de aranır. Bu, adil yargılanma hakkının da temelidir.

Ama bu kadarla bitmiyor. Duruşma kavramı, her ülkede aynı biçimde uygulanmıyor. Gelin dünyaya bakalım.

Küresel Perspektif: Her Ülkede Aynı Duruşma Değil

Dünya genelinde kamu davalarının yürütülme biçimi büyük farklılıklar gösterir.

Örneğin ABD’de, duruşmalar neredeyse bir sahne gibidir: Jüri, savcı, savunma avukatı, medya ve halk aynı odadadır. Kamu davaları halka açıktır çünkü şeffaflık, Amerikan hukukunun temel taşlarından biridir.

İngiltere’de ise “Crown Prosecution Service” (Kraliyet Savcılığı) kamu davasını yürütür. Duruşmalar genellikle açık yapılır ama bazı hassas davalarda basına sınırlama getirilir.

Almanya ve Fransa gibi kıta Avrupası ülkelerinde ise duruşmalar daha disiplinli ve belge odaklıdır. Savcı da hâkim gibi devlet memurudur; duruşma, sanığın savunmasıyla birlikte delillerin sistematik şekilde tartışıldığı bir yargılama alanıdır.

Kısacası, her ülke kamu davasını farklı sahnede oynar ama senaryonun özü aynıdır: Suçun toplum adına yargılanması.

Türkiye’de Kamu Davasında Duruşma: Zorunluluk ve Adalet Dengesi

Türkiye’de kamu davası, ceza mahkemesinde açılır ve duruşma yapılmadan hüküm verilemez.

Bu, Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınmış “adil yargılanma hakkı”nın gereğidir. Mahkeme, iddia ve savunmayı yüz yüze dinlemeden karar veremez.

Ancak burada bazı istisnalar vardır:

Basit yargılama usulü kapsamında bazı hafif suçlarda, duruşma yapılmaksızın evrak üzerinden karar verilebilir.

Uzlaştırma veya önödeme gibi yollarla kamu davası açılmadan süreç kapanabilir.

Yine de genel kural şudur: Kamu davası açılmışsa, duruşma adaletin zorunlu durağıdır. Çünkü kamu davası, yalnızca sanığı değil, toplumu da ilgilendirir.

Duruşma olmadan yapılan yargılama, kamu vicdanını tam anlamıyla tatmin etmez.

Duruşmanın Toplumsal Anlamı

Bir duruşma salonu, aslında toplumun aynasıdır.

Hâkim, devletin otoritesini; savcı, kamu yararını; sanık, bireyin haklarını temsil eder.

Hepsi bir araya geldiğinde adaletin tiyatrosu değil, gerçeği sahnelenir.

Duruşmaların açık yapılması, vatandaşın devlete duyduğu güvenin temelidir. Çünkü kapalı kapılar ardında verilen kararlar, her zaman soru işareti doğurur.

Bu yüzden kamu davasında duruşma sadece yasal bir zorunluluk değil, demokrasinin bir testidir.

Küresel Eğilimler: Dijital Adalet Çağı

Pandemiyle birlikte birçok ülkede kamu davaları çevrim içi duruşmalarla yürütülmeye başlandı.

ABD, İngiltere ve Kanada’da “online hearings” adıyla yapılan dijital duruşmalar, zaman kazandırdı ama şeffaflık tartışmalarını da beraberinde getirdi.

Türkiye’de de UYAP sistemi üzerinden SEGBİS (Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi) ile sanık ve tanıklar uzaktan bağlanabiliyor.

Peki bu iyi mi kötü mü?

Bir yandan teknoloji, adaleti erişilebilir kılıyor.

Öte yandan insan yüzünün, ses tonunun, jestin kaybolduğu bir duruşmada “gerçek yargılama” duygusu zayıflıyor.

Adalet, ekranın karşısında aynı etkiyi yaratabiliyor mu?

Sonuç: Duruşma Olmadan Adalet Olur mu?

Kamu davasında duruşma, yalnızca bir prosedür değil; adaletin kalp atışıdır.

Evet, teknoloji süreci kolaylaştırabilir, bazı dosyalar evrak üzerinden kapanabilir. Ama kamu davası, toplumsal bir hesaplaşmadır; bu yüzden insanın sesi, göz teması ve yüzleşme olmadan tam anlamını bulmaz.

Siz ne düşünüyorsunuz?

Kamu davasında duruşma, adaletin olmazsa olmazı mı, yoksa bürokrasinin bir parçası mı?

Yorumlarda kendi gözleminizi paylaşın — çünkü adalet tartışması, en çok halkın sesinden güç alır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

mecidiyeköy escort
Sitemap
prop money